ŞEHİDİN ARDINDAN
“Bismillah her hayrın başıdır.”
İlkyazımıza Bu sözle başlamıştık. Yaşadığımız bu günler Bismillah’a ve
hayra ne kadar ihtiyacımız olduğunu gösteriyor.
İkinci yazımı yazmak için birkaç kez
bilgisayarın başına geçtim. Ama bir türlü yazmadım. Daha doğrusu
yazamadım. Ne yazacağımı bilemedim. Kelimelerin tükendiği yerdeydim.
İlk olarak, aklımıza geldikçe dua
ettiğimiz, bazen yardım toplandığında birkaç kuruş vererek vicdanımızı
tatmin etmeye çalıştığımız; Gazze’ye, ezilen, işkenceye, tecavüze
uğrayan, öldürülen kardeşlerimize sahip çıkan, Üstad Necip Fazıl’ın
deyimiyle;
“ Kim var? diye seslenilince, sağına
ve soluna bakmadan fert fert ben varım! cevabını verici, her ferdi benim
olmadığım yerde kimse yoktur! fikrini besleyici bir dâva ahlâkına kaynak
bir gençlik…” misali ortaya atılmış ben varım! diyen o mübarek
insanları takip ettim ne yazayım diye düşünerek ve ne olacağını merak
ederek.
Sonra o sabah yola çıktığından beri
her sabah uyandığımda ne olduğunu takip etmek için her gün yaptığım gibi
televizyonu ve bilgisayarı açtım. İsrail komandolarının gemiye çıktığı
yaralı ve şehit olduğu haberlerini duyunca sanki başımdan kaynar sular
döküldü. Çünkü o gemide çok sevdiğim saydığım ve beni de sevdiklerine
inandığım abi diye çağırdığım 2 kişi vardı. Aman Allah’ım onlara ne
olmuştu. Durumları nasıldı? Yaralı mıydılar, yoksa çok istedikleri, onun
için yola çıktıkları şehadet şerbetini mi içmişlerdi?
O lanet olası İsraillilerin
müdahalesinden sonra hiçbir haber alınamıyordu. Hemen telefon trafiği
başladı. Herkes birbirini arıyor. Bir haber almaya çalışıyordu.
Benim aklımdan 92–93 yıllarında Metin
Yardım’la tanışma dönemimiz Milli Gençlik Vakfı’nın (MGV)’nin kuruluş
süreci ve 17–18 yıllık dostlukta geçirdiğimiz günler geliyordu. Metin
Abi bizim büyüğümüz olarak her işte önde gidiyor, bize yol açıyordu. O
zamanki gençlerle olan diyalogu, onlar için hayatını vakfetmesi,
piknikler, faaliyetler, organizasyonlar, koşuşturmalar… Bunlar Metin
Abi’nin yaşam tarzıydı. O bütün gençlerin Metin Abisiydi.
Sonra Şehidimiz, gururumuz İnşallah
ahirette şefaatçimiz, İbrahim BİLGEN abimiz. Onunla tanışmamız yine aynı
yıllarda SELAM TV.nin kuruluşu sürecinde olmuştu. SELAM TV’nin kuruluş
sürecinde O, Ben, Zekeriya Aydın, Selami Soysal, Daha sonra Faysal
Çelik, bir ekip olmuştuk. Daha sonradan hepimizin
yolları ayrılmış ekipte ayrılanlar, yeni katılanlar olmuştu. Tek
değişmeyen İbrahim Abiydi. Bu azmi ve kararlılığı sonda onu şehadete
götürdü. O yıllarca bizim İbrahim Abimizdi. Bize devamlı nasihatlerde
bulunan, yol göstermeye çalışan büyüğümüzdü. Bütün Siirt O’nu tanırdı.
Severdi tanırdı.
Her ikisi de Necip Fazıl’ın
şiirindeki gibi devamlı “Ben Varım!” diyenlerdendiler. O yüzden herkes
tarafından seviliyor sayılıyor ve yaşça büyükleri dahi onlara Abi diye
hitap ediyorlardı.
Geçen her bir dakika yıl gibi
geliyor. Zaman bir türlü geçmiyordu. “Ya Rabbim Yok
muydu Bu Gecenin Sabahı” Telefon trafiği artıyor herkes bir haber
almıştır diye yakın dostlarını ve arkadaşlarını arıyorlardı. Haber
alamayınca da İsrail’e ve lanetlilerine öfke artıyor, sinirler
geriliyordu.
Türkiye’deki yetkililer sert
açıklamalarda bulunuyor. İşin bir an çözülmesini istiyorlardı. Tüm
Türkiye’ye tercüman oluyorlardı. Herkes yaralı ve şehidlerin adlarını
merak ediyor. O kutlu insanlara ne olduğunu merak ediyorlardı?
Salı günü telefonum çaldı. Arayan
kadim dostum Şakir Özmazı’ydı. İbrahim Abi’nin Şehadet haberinin
geldiğini söylüyordu. Zaten alo der demez sesinden tahmin etmiştim zaten
bir olumsuzluğun olduğunu. Hani öyle durumlarda telefon acı acı çalar
ya. Aynen öyle oldu. Yine de inanmak istemiyordum. Hemen Metin Abiyi
sordum. Verdiği cevapla daha da yıkıldım. Çünkü ondan hiçbir haber
yoktu.
Daha sonradan bende haber doğrumu
diye neredeyse tüm samimi arkadaşları aradım. Kimisi doğru diyordu.
Kimisi de duymadım diyordu. Ama kimse inanmak istemiyordu. İlk başta
bizim için yıkım olmuştu. İbrahim Abinin Şehadeti. Daha sonradan
arkadaşlar yavaş yavaş İbrahim Abinin evinin önünde toplanmaya
başlamışlardı. Sanki gizli bir el oraya tümünü çekiyordu. İbrahim Abiye
hepimizin Abisine son görevlerini yapmak için. Arkadaşlar bir araya
gelince aslında İbrahim Abinin şehadetine üzülmememiz gerektiğini onun
adına sevinmemiz gerektiğini anladık. Çünkü o hayatı boyunca bunu
arzulamış, bunu istemiş, her duasında ve her dua isteğinde bunu
dillendirmişti. Şunu anladık aslında bizim ona değil kendimize üzülmemiz
gerekirdi. Çünkü o KURTULUŞA ERENLERDENDİ. Şehid
olmuş, en üstün mertebelerden birine kavuşmuştu. Acaba biz nasıl, hangi
halde emanetimizi teslim edecektik.
İbrahim Abinin sevenleri hemen orda
bir taziye yeri hazırlamış ve karşılama için organizasyon yapılmaya
başlanmıştı. Çünkü bu bir şehir cenazesiydi. Siirt şehrinin ve halkının
gururuydu, şerefiydi. O canını vermişti bu O’nun Rızası uğruna. Onun
için en azından bu yapılmalıydı.
Ama kafalarda hala bir soru işareti
vardı. Metin YARDIM’ın durumu neydi Şehit mi, yaralımı, esir mi?
Onun da hafif yaralı olduğu, esirler arasında bulunduğu haberi
gelince gönüllerimize bir nebze olsun su serpilmişti.
İbrahim BİLGEN’in ve Metin YARDIM’ın
geliş günü merakla bekleniyordu. Hazırlıklar yapılıyordu. Şehidimizin ve
gazimizin resimleri Filistin Bayraklarıyla basılmış şehrin her tarafına
asılmaya başlanmıştı. Şehidin ve Gazinin geliş günü belli olmuştu.
Herkes onları karşılamaya gitmeye çalışıyordu. İki ekip yapılacaktı. Bir
ekip onları karşılamaya Diyarbakır’a gidecek, O mübarekleri Siirt’e
getireceklerdi. İkinci ekipte Siirt’te kalacak karşılamayı ve
düzenlemeyi organize edecekti.
O ne mübarek geceydi. Siirt’te bu
kadar araba var mıydı? Gecenin bu vaktinde bu kadar insan nerden
toplanmıştı? Şehrin girişinde gecenin o vaktinde konvoya gelemeyenler
çoluk çocuklarını toplamışlar konvoyu alkışlıyorlardı. Annelerimiz yola
çıkmış ağlıyorlardı. Anacığım ağlama İbrahim Abi Şehid olmuştu ama onun
yolundan gidecek yüzbinlerce İbrahim bırakmıştı. Şehid bereketiyle
beraber gelmişti. Yıllarca arzuladığı yapmaya çalıştığını Şehadetiyle
gerçekleştirmişti. Genci-yaşlısı, erkeği-bayanı, herkes ordaydı. Çok
duygusal anlar yaşanıyordu. Çok kişi ağlıyordu. Sanki Ölüm konvoyu
değil, Düğün konvoyuydu. Çünkü İbrahim ağabeyimizin Sevdiğine kavuşma
anları yaklaşıyordu. Artık kimse üzülmüyordu. Herkes onun Şehadetini
kıskanıyordu. Herkes Gazimizi kıskanıyordu. Keşke bende o gemide
olsaydım. Diyordu. Bir dahaki sefere bende varım, benide yazın nidaları
yükseliyordu.
Ve hastane önüne geliş. İlk olarak
Metin YARDIM’ın gelmesi sloganlar alkışlar. Sonra Şehid cenazesinin
gelişi. Aman Allah’ım o ne geceydi. Gecenin bu vaktinde bu kadar kişiyi
kim toplayabilirdi. Siirt bir daha böyle bir gece geçirebilir miydi.
“ŞEHADET İBRAHİM ABİYE ÇOK YAKIŞMIŞTI, İBRAHİM ABİ’DE ŞEHADETE ÇOK
YAKIŞMIŞTI”
Sabah ezanının okunuşuna kadar Med-Life
Hastanesinin önünde bekledik. Hastane yetkililerine buradan çok teşekkür
ediyorum. Gösterdikleri çaba ve gayret için. Ezan okunurken arkadaşlarla
ayrıldık sabah 08.30’da buluşmak üzere. Ve Sabah 08:30 Kalabalık
toplanmaya başlamıştı, Saat 10:30’da Şehid cenazesinin kaldırılacağının
duyurulmasına rağmen. Vakit geldi. O ne kalabalık o ne çoşku. Böyle bir
kalabalığı böyle bir çoşkuyu Siirt ne daha önceden görmüştür, ne de
bundan sonra görecektir. Kalabalığın Sloganlarla, tekbirlerle Camiye
gidişi ve giderek kalabalıklaşan o insanlar. Camiye varış, Cuma namazı
ve arkasından Cenaze namazı. Yine giderek kalabalıklaşan ne ucu nede
sonu gözükmeyen insanlar topluluğu. Yine Salâvatlar, tekbirler ve
Sloganlar. Şehidin defin işlemleri ve akabinde üç günlük taziye. Başka
illerden Şehid görmeye gelenler, Şehidin cenaze namazını kılmaya
gelenler azımsanmayacak sayıdaydı.
İBRAHİM ABİ!
Bize bir şehidle dost olmayı vesile
yaptığın için,
Bize bir şehid için çalışmayı vesile
yaptığın için,
Bize bir şehidin cenazesini taşımayı
vesile ettiğin için,
Bize bir şehidin cenaze namazını
kılmamıza vesile olduğun için,
ALLAH(C.C.) senden razı olsun. Yolun
yolumuz olsun. Sen bu yolda Şehid oldun ama geride firavunlarla
nemrutlarla savaşacak binlerce, milyonlarca İbrahim bıraktın. Çünkü
Dünya döndüğü müddetçe İbrahim’lerin Firavunlarla, Nemrutlarla
mücadelesi devam edecektir.
“ÖLÜM GÜZEL ŞEY BUDUR PERDE ARDINDAN
HABER,
HİÇ GÜZEL OLMASAYDI ÖLÜRMÜYDÜ
PEYGAMBER”
N. FAZIL KISAKÜREK
YARABBİM BİZE DE GÜZEL BİR ÖLÜM NASİP
ET. (âmin)
Sağlıcakla…
Fethi GÖNÜL
08 Haziran 2010
|